ALMANYA'DA GAY OLMAK- BERLIN GAY LIFE

ALMANYA'DA GAY OLMAK- BERLIN GAY LIFE

      Gay olmasak daha neler neler olabilirdik şu hayatta kimbilir, daha iyi pozisyonlarda bir işte, daha çok sosyal ortamlarda, belki iyi bir baba belki iyi bir eş.. ama gaysen bir sıfır yeniksin... sürekli bir arayıştasın,sevecek birini,gezecek birini,eğlenecek birini,yalnızlığına derman olacak birini, ya da sadece yiyecek birini.. Barcelona’dan sonra özgüvenim yerine gelmişti, belki de garip bir egoya bürünmüştüm, türklerle yazışmak, saçma sapan muhabbetlere girmek zaman kaybı gibi geliyordu, tam da böyle bir dönemimde Milan yazdı, Berlin’de yaşayan 56 yaşında Çek bir adamdı, 195boyunda 120 130 kilolu, kırılgan bir pasifti. Görünüşü ise zalim bir  dev adamdı,Kısa konuştuk, kartlarım açık oynadım, biletimi alırsan gelirim dedim ve önümüzdeki ayın ilk haftasonuna Berlin’e biletimi aldı, hem yeni bir ülke görecektim, hem de Avrupanın gay hayatı en yoğun olan şehirlerinden birinde bir haftasonu geçirecektim, her sabah good morning handsome yazan biri tipim olmasa bile gayet iyi geliyordu, sürekli güzel söz duymayı hangimiz istemezdik? Hangimiz sevgi ve ilgiden dolayı şımarmazdı. 
        Gay aplikasyonları oldum olası sevmeyen biriyim ben, bana kendini gay olarak tanımlamış insanlar hiç çekici gelmez, hep heteroseksüel uygulamalarda profilim vardır; sabır ister buralardan gerçek bir erkek bulmak, onu gelmeye ve sex yapmaya ikna etmek...gelenlerle şipşak bir şeyler yaşanır ve kapıdan çıktıkları anda engellerler. Ama benim cinselliğimi süsleyenler gay barlardaki gay uygulamalardaki model erkekler değil, yoldan geçen adamlar,spor salonlarındaki adamlar,eczanede çalışan çocuklar, dolmuş-taksi şöförleri..Berlin için günsayarken ;Wechatten Cumartesi akşam saat 10 gibi mesaj atmıştım Eren’e, sarhoşum, en kötü muhabbet ederiz diyerek gelmişti, bense konu bir erkeği sexe ikna etmekse tam bir laf cambazıydım, aa tabi çık gel bir iki kadeh içer muhabbet ederiz diyerek gelmeye ikna etmiştim, yoksa Esenlerde yaşayan matbaacı bir mantiden başka ne beklentim olabilirdi ki... Adresi çok kolay buldu,çok zekiydi,balkondan gördüğümde inanamadım, fotoğraftakinden çok daha iyiydi.
        Selamun aleyküm diyerek girdi dünya yakışıklısı Eren. Bol bir deri mont,içine açık mavi bir gömlek giymişti, altında mavi bir kot, elinde kuka bir tesbih vardı, kundura giymişti. Resmen buram buram erkeklik akıyordu. Kaçırmamak için elimden geleni yapmalıydım, çok kahramandı, ne kadar içerse içsin sarhoş olmazdı, bense karşımdakini sarhoş edip kendim zevk alacak kadar sarhoş olma konusunda ihtisas yapmıştım, evde sürekli alkol stoğum olurdu, 10 vodka shottan sonra avucumun içindeydi, büyük bir göbeği, 170lerde boyu ve xs erkekliği beni düşürmüyordu, yüzü çok güzeldi. Çok güzel vakit geçirdik, enerjimizi atamıyorduk, beraber dışarı çıktık, İstiklal’e çıktığımızda midesi bulanmaya başladı, bir köşede kusmaya başladı, o zaman bile soğumadım, koluma girdi, ara ara elimden tuttu, sevgili gibiydik, ne garip değil mi, iki üç saatlik biriyle bu kadar yoğun şeyler yaşamak, e sevgilim mi oldu sanki elele kolkola dolaştığım, sonra EspressoLab’a gittik, 

      Cumartesi akşam Serengeti’de bir antilop göçünü andıran bir gay kalabalığı vardı, koluma giren Eren’in laçosu gibi görünüyordum. Milan’a Eren’le bir fotoğraf attım, sinirden çıldırdı. Görüşmeyelim bir daha dedi, cevap bile yazmadım ne olsa ertesi gün yazacaktı, isterse yazmasındı, ne olsa biletimi almıştı,gidip Berlin’i gezecektim. Eren’in sigarası bitti, gitti kendine sigara aldı, talepkar olmamasına şaşırdım, yalnız yaşayan ve ayakları üzerinde duran gayler hep talepkar insanlarla karşılaşırlar, talepkar olmayanlar bile birden şahlanır, e ne olsa en değerli şeyini (g.tünü )veriyordur, başka şeyini mi vermesin.. Eren clube gelmek istedi benimle, ben Derin’le clube çıkacaktım, izin vermedim, ilk günden bu kadarı fazla olurdu, elele kolkola uğurladım onu, sarhoş olmasa bu kadar yakın olmayacağına çok emindim. Derin’le clube geçtik.Ne rahattım. Eren’in bir daha yazmayacağına eminken, ara sıra yazdı, aradı sordu ama hiç bir daha gelmedi. Ben de artık çağırmaktan vazgeçtim. 
           Milan elbette tekrar yazdı, gitmeden 3-4 gün önce soğuk aldım ve çok halsizdim, resmen sürünerek uçağa bindim, indiğimde hava buz gibiydi ve Milan beni bekliyordu, içten bir şekilde sarıldı, otobüse bindik, ordan metro aktarması yapıp evine gittik. Evi Schönebergteydi. Öncesinde küçük bir araştırma yapmıştım ama açıkçası bu kadar beklemiyordum. Resmen gay özerk cumhuriyeti gibi bir alandı, gay barlar, gay cafeler,saunalar,  mağazalar, Fetish shoplar, sex shoplar. Burada eczanede, markette çalışanlar bile gay ya da lezbiyenmiş. Şaşkınlığım artarken direncim iyice düşmüştü.5 katlı bir apartmanın 4.katı olan evine girdiğimizde iğrenç bir et kokusu vardı. Müslüman olduğum için domuz değil dana eti haşlamış,iğrenç görünüyor ve kokuyordu, tadına bile bakmadım. Kocaman bir köpeği vardı Bredly. Çok sevecendi, en azından bu köpekle tüm zamanımı geçiririm diye düşünüp sevindim. Hem hastaydım, hem yorgundum, direk yatmak istedim, bana kendi odasını verdi,  akşam saat 9’da baygın gibi uyumuşum, uyandığımda sabah 5ti, tuvalete kalktım , salonda uyanmış masaüstü bilgisayarın karşısında oturuyordu. Bredly de başında onu bekliyordu, uzun bir uyku iyi gelmişti, tekrar yatmaya giderken kıyamadım, salondaki koltukta yatmıştı. Avrupa gayi klasiği olan boxer giymemiş ve sadece tshirt giymiş olan Milan’a yanıma gel dedim,geldi ve yanıma uzandı, Bredly de yatağın aşağı ucunda yere uzandı, biraz sarıldım, o dev adamın tek ihtiyacı olan şey sarılmaktı sanırım, tekrar uyudum.. uyandığımda saat 7ydi ve Milan üzerini giyiniyordu, Bredly ile sabah yürüyüşü yapacak ve kahvaltılık alacaktı,gittikten sonra salona geçtim, dağınık bir evdi, yerde halı yoktu, büyük ve bakımsız bir akvaryum vardı, kocaman saksılar ve çiçekler salonun orta yerinde öylece duruyordu. Milan ve Bredly geldi, hayvanlarla aram çok iyidir, Bredly boynuma sarılıyordu, salonda onunla boğuşuyorduk adeta...O arada kahvaltımız hazır oldu; kahvaltı dediysem de bizlerinkine pek benzemiyor, kahve,küçük ekmekler, dilim peynirler ve margarin.. resmen gözüm açıldı ve iyileştim..Sonra dışarı çıkalım dedi, Bredly de bizimle geldiği için çok sevindim, evi çok merkeziydi, resmen Berlin’in kalbindeydi, Caddelerde yürüdük, 

         Tipik bir Avrupa şehriydi işte, ortada bir nehir, kenarında cafeler,dev tarihi binalar, gözalıcı heykeller, geçtiğimiz mekanların çoğunda gökkuşağı bayrağı vardı, istediğinde oturup bir şeyler içebiliriz dedi, iyileştikçe sıkılmaya başlıyordum, 3 4 gün nasıl geçecekti bu koca adamla, sonra gezimiz bitti, Bredlyi eve bırakıp bir türk restoranına yemek yemeye gittik, çalışanlar türktü ve hiç bozuntuya vermedim. Kendimi iyi hissetmiyordum, birinin gölgesi gibiydim.. sonra eve döndük, Deri fetishi olan Milan onlarca deri kıyafet çıkardı, ben de bir kısmını denedim, fotoğraflarımı çekti, uzun çizmeler, şapkalar,pantolonlar ve montlar...Sonrasında Milan siesta yapacaktı, bense kafamda planımı kurdum, bir not yazıp, sırt çantamı alıp gidecektim, kağıt ve kalem bulamadım , bir Whatssap iletisi hazırladım, çok kısa ve netti. Bu evde kendimi özgür hissetmedim, herşey için teşekkür ederim. Hoşçakal yazdım ve evden çıktım, 
       Yüzde 20 şarjımla buz gibi bir Berlin haftasonunda kendimi inanılmaz hafiflemiş hissediyordum. Önünden geçerken imrendiğim bir cafeye oturdum ve bir cappucino söyledim, Ne kalacak bir yer, ne de başka şey düşünüyordum, Uğur’u aradım ve gullüm (makara) yaptık, hala Schonebergteydim ve heryer gay kaynıyordu, Ufuk’la telefonu kapatınca yan masadaki 45lerinde gözlüklü bir gay az önce hangi dili konuştuğumu sordu, çok muhabbet edesim gelmedi, kısa ve öz cevap vererek kapattım, yüzde 9 şarjımla bir hostel ayarladım, metro ağı çok karışık görünüyordu ve yürüyerek 3,7kmde hostelime ulaştım, 8 kişilik odada 3 türk vardı, yine hiç bozuntuya vermedim, İstanbul’da üniversite okuduklarını konuşmalarından anladım, tek amaçları uygulamalardan götürecek bir kız bulabilmekti, e ben de artık özgürdüm. O halde iş başa düştü, Hostel Kreuzbergteydi ve dünyaca ünlü Boiler saunaya sadece 400 metreydi. Bol su içtim, vitamin ve meyve suyu içtim, sonra kutsal mekana girişimi yaptım.
         Boiler sauna gördüğüm diğer Avrupa şehirleri saunalarından çok daha büyüktü ve kalabalıktı, girdiğim andan itibaren en dikkatimi çeken şey temizliğiydi, heryer pırıl pırıldı, 2 büyük katı bir de yeme içme katı olan asma katı vardı. Her yaş ortalamasından insan vardı. Spor salonundakilere benzer büyük dolaplar uzun bir koridorda sıralamıştı, orada soyunup, bizim peştemallerimizden daha küçük ve kısa olan havlumu belime sardım ve keşfe çıktım, tasarımı çok değişikti, butik bir spa otelinin konforundan kaçışmamışcasına detayları vardı. Her yer rengarenk ışıklandırılmış ve rahatsız etmeyen tonda sürekli müzik vardı. Labirente benzeyen uzun bir koridor buhar odasına çevrilmişti, ben de hemen buraya girdim ve diğerleri gibi havlumu omuzuma attım, anında sertleştim. Sevişen bir zenci ile alman vardı, onları izlemeye başladım, derken yakışıklı bir çocuk geldi, çok kısa öpüştük,elini hemen önüme atıp rolünü belli etmeye çalıştı, umrumda değildi, ben de aynısını yaptım. Sonrasında biraz daha birbirimize yaklaşıp ayrıldık. Buhar odasında kalmak iyi gelmişti çünkü hala öksürüyordum, çıkınca biraz üşütecek gibi olup bu sefer saunaya girdim, saunada sadece uzanan insanlar vardı, sanki burası bir gay sauna değildi. Ben de ortama uydum ve bir kum saati süresince kalıp çıktım. Uzun koridorlarında yine diğer saunalarda gördüğüm gloryhole, deri salıncak odası, kelepçe odası, işkence odasına benzeyen zindanvari bir oda... Avrupalılar sexte doyumsuzdu, her zaman dahasını yapar ve isterlerdi, artık Avrupalı gayleri tanıyordum. Odaların kapısında herkes bekliyor, birbirleriyle bakışıp odalara geçiyorlardı, geniş bir televizyon odasındaysa yine bir porno oynuyordu ve ekranın karşısında 7 8 kişi senkronize şekilde mastürbasyon yapıyordu, hepsi bir yandan 25 yaşlarında esmer yakışıklı arap olduğunu zannettiğim çocuğa bakıyordu, ben de diğerlerine uyup ona bakmaya başladım, yanıma geldi , dudağıma yapıştı ve beni kolumdan çekip bir odaya götürdü, çıldırmışcasına sevişiyor , hiç konuşmuyorduk, bana ingilizce arap mısın diye sordu, ben de türküm dediğimde birden Türkçe cevapladı. Kenan gurbetçiymiş, en son çocukluğunda gitmiş memleketi Kahramanmaraş’a. Türkçesi baya bozuktu,ailevi problemlerinden dolayı ailesi senelerdir buradaymış ve hiç gitmiyorlarmış, ailesinin cinsel kimliğini bilmediği için sık sık saunaya gelip kaçamaklar yapıp gidiyormuş, ailesi bilse öldürürmüş ,kesermiş, Berlin’e gelip bu yurdum gayi hikayelerini dinlemek tanışma ve muhabbeti gereksiz görüp çıkmaya ve yeni insanlarla takılmaya karar verip odadan çıktım.   
 Odaları temizleyen biri vardı, başta oranın model olarak getirdiği biri zannettim. Kickbox şortu giymiş, üzerine bisepslerini patlatan bir tshirt , diz altında uzun futbolcu çorabı ve spor ayakkabısı ile bir alman dazlağıydı, hayran hayran bakarken yanıma geldi, acaba bir konuda yanlış yapıyordum da beni mi uyaracaktı derken, çok yakışıklısın dedi ve dudaklarımdan öptü, resmen elim ayağım titredi, şu an çalışmıyor olup senle vakit geçirmeyi çok isterdim diyerek odaları temizlemeye devam etti,arkasından bakakaldım... buhar odasında yakınlaştığım çocuk yanında başka bir çocukla geçerken, kısa boylu olan beni gösterdi kız bu seni tutar diyerek arkadaşına, o da takıldım zaten hayatım onla dedi,anlamamış gibi yaptım. Anlaşılan Berlin’de azımsanmayacak kadar türk vardı. Boiler sauna şimdiye kadar gördüklerim içinde en iyisiydi, giriş 18 euro,içecekler ise 1 -2 euro. Yaş ortalaması ve gelen kesim tam bir karma. Ertesi gün tekrar geldim bir kaç ufak tefek kaçamak derken Berlin’de başka bir saunaya gitmeye gerek duymadım.  

         Cuma akşamı Tom’s Bar’a Cumartesi akşamı ise Lab.Oratory clube çıkma planı yaptım. Toms Bar daha çok bir pub gibiydi ve 30 yaş üzeri kişiler tarafından daha çok tercih ediliyordu.Biraları ve diğer içkileri ülkemizdeki gay barlarınkinden 3 4 misli ucuzdu.Gelen kesim İstanbuldaki Paşam Barı andırıyordu derken üst katı farkettim, çıktığımda tuvaleti farkettim, aynı tuvaletten iki adam sırayla çıktı, demek tuvaletlerde sex yapılıyordu, sonra tekrar aşağı inerken sol tarafta yine bir darkroom gördüm ve girdim. Küçüktü, ona rağmen parmaklıklar, glory holeler ve goldenshower vardı, pek bana hitap eden bir şey bulamayınca erkenden çıktım, 

           Diğer gün ise Lab.oratory clube gittim. Girerken önce yanlış clup için sıraya girdiğimi anladım. Burası Almanyanın en meşhur ve herkesi almadıkları clubu Berghaindi. Onlarca sıra vardı kapısında, aynı binanın arka tarafı ise Benim gideceğim cluptu. Bir kaç kişinin girmesini beklemek üzere duvara yaklaştım, fetish bir bardı, nasıl girilir,nasıl davranılır bilmiyordum, önümden giren kişiyi takip edip aynısını yapacaktım.. bir adamın arkasından girdim, İngilizce bilmeyen bir adam nefret dolu bakışla ten euro diye bağırdı, ben de önüne saygısızca ten euroyu attım. Kıştı, kabanımı ve kazağımı çıkarmamı söyledikler, çıkardım elimde kaldılar, vestiyer nerdeydi, napacaktım bunlarla... derken birisi omuzuma keçeli bir kalemle 901 yazdı, benden sonrakineyse 902 ve koluma bir karekodlu bileklik taktıklar... sonrasında genç bir çocuk şeffaf ve buzdolabı büyüklüğünde bir poşet tutuşturdu, anlayamıyor insanları izliyordum, takip ettim, soyunma odasına benzer bir arenada herkes elbiselerini çıkarıp poşete koyuyor ve kostümünü giyiyordu. Deri kostümler, zincirler,gstringler,tangalar,taytlar onlarca aykırı kostümler giyiyordu insanlar, benimse sadece boynumda kalın bir zincir vardı, mavi kotumu çıkarmadım, ne kadar da iddiasız olmuştum, eşyalarımı poşete koyup emanete verip clube girdim. Hayatımda en şaşırdığım andır sanırım. Yüzlerce insan alkol,sigara,uyuşturucu ile kendinden geçmişti... ilk gördüğüm 24 kişilik bir yemek masası büyüklüğünde ve yarı yüksekliğinde ahşap bir platformda secde pozisyonunda çırılçıplak bekleyen onlarca adamdı, ve arkalarında başkaları onları düzüyordu, yaşı daha büyük olanlar yapayalnız bekliyordu, öyle erkekler vardı ki porno yıldızı olmalıdiydı bunlar, heryerleri ne kadar büyüktü, ne kadar kusursuzlardı, onlarca glory hole, onlarca paravan, zindan gibi parmaklıklar ve değişik kostümlerle şoku hala atlatamamıştım, bu nasıl bir cluptü, bunca insan aynı anda nasıl sex yapabilirdi, 6lı 7li grup sexler vardı, heryerde kağıt havlular, kondomlar,kayganlaşıtırıcılar vardı.. yerlerde çöp olan peçeteler dağ olmuştu, benim gibi altında pantolon olan sadece bir kişi görmüştüm 900 küsür kişi içinde.. sonra tuvalete gittim, pisuvarların yanında pisuvar gibi ağzını açmış bekleyen adamlar ve onların ağzına işeyenler vardı, bir adam ise dışkısını yapıp onu eline yüzüne sürüyordu, nasıl bir fetishti bu, çıktım, kimisi yerleri yalıyor, kimisi diğerlerinin deri çizmelerinin altını yalıyordu. Şaşkınlığım azalacağı yere artıyordu, sadece sex yapan iki kişiyle biraz yakınlaşabildim ve dayanamayarak çıkmaya karar verdim , koldaki bilekliği okutup, extra içecekleri ödeyip,  üzerimi giyinip çıktım. İnanılmaz başım ağrıyordu, sanırım uyuşturucu dumanı beni çok etkiledi...  

      Ertesi gün erkenden kalkıp havaalanına gitmek üzere metroya bindim,metroda bilet otomatlarında bile türkçe seçimi var, havaalanındaysa türkçe anons yapılıyor. Berlin ‘de kendini hiç yabancı hissetmezken, gay life içerisinde kayboluyor olmak çok garip... kesinlikle tekrar geleceğim Berlin’e...

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KATAR'DA GAY OLMAK- DOHA GAY LIFE