BERLİN GAY LIFE- BERLİN VE EXTREM GAY HAYATI

      

     Daha önce gördüğüm şehirler arasında gay hayatı en hareketli olan şehir Berlindi. Ama hem ağır kış şartları, hem soğuk algınlığım derken pek bir şey anlamamıştım ve bir haftasonu için tekrar Berlin’e bilet aldım. Son zamanlarda zaten İstanbul’daki arkadaşlıklarım da bozulmuştu, genelde yalnız kalıyordum, hep değiştirilerek aktarılarak söylenen sözler, güvensizlikler, samimiyetsizlikler beni yalnızlığa itti, kolay arkadaşlık sonlandıran biri değilken, ilk kez bunu yaptım. Harun’la son 4senedir çok sık görüşüyor ve herşeyi paylaşıyorduk, çok uyumlu biri olmasam da daha çok ona ayak uyduruyordum, Harun diğer arkadaşlarıma nazaran daha huysuzdu, onun dediği yapılmazsa hiç bir şey yapılmazdı, sadece gay mekanlara gidilmeli,sadece gay muhabbetleri yapılmalıydı, kültür ,sanat,sinema,tiyatro,müzikle ilgilenmezdi,işe gider gelirdi, birileriyle tanışırdı,kalan zamanlarda da gay mekanlara giderdi, haftada en az 3 4 kez buluşurduk, güzel vakit geçirirdik, herşeyimizi birbirimize anlatırdık. Arkadaşlıklarıma baktığımda hatalarımdan birisi iyi olan arkadaşlarımı birbirleriyle tanıştırıp kaynaştırmam olmuştur, Geçen sene Ankara’daki arkadaşım Gökhan ve Harun’la Kuşadası’na tatile gittik, o tatil aslında Harun’un bana karşı değiştiğinin sinyallerini aldığım ilk an oldu, sürekli şakayla karışık ikisinin çok iyi olduğu, benimse sıradan biri olduğum ve popüler biri olmadığım mevzusu dönüyordu, üzeri kapalı şekilde aslında bir nevi hakaret ediliyordu,alınmıyordum ben de gülüp geçiyordum ama beni değersizleştirme çabası görüp inciniyordum, son bir yılımız bu şekilde geçti,her arkadaşlıkta olduğu gibi gerilmeler, tatsızlıklar oluyordu ama bir şekilde devam ediyorduk, tabi bu sadece benim açımdan olan kısmı..
      Gökhan da bana son zamanlarda soğuk ve yapay davranmaya başlamıştı, bunun Harunla ilgisi olduğundan emindim, derken hepimiz bir akşam İstanbul’da buluştuk, Harun bambaşka davranıyordu, daha geçen hafta tek güvendiğim inandığım arkadaşım sensin derken şimdi hareketlerinde ve bakışlarında nefret görüyordum, bu da nesi diye sorguladıkça üstüste hamleleri geliyordu, sadece ona söylediğim ve çıkmayacağına emin olduğum şeyleri Gökhan’ın ağzından duyuyordum, bi yandan içiyorduk, kalkıp gitmemek için kendimi zor tutuyordum, derken sabaha karşı eve gittim, bu arkadaşlığın bittiğinden emindim, yine de söylemek için öğleni bekledim, ve güvenim bittiği için görüşmek istemediğimi söyledim, saygı duyuyorum dedi, can havliyle bunları Gökhan’a anlatacağından emindim, onunla da bitmesi artık umurumda değildi, ben yalnız kalmaya razı olmuştum, bir hafta sonra Gökhan aradı, bilmiyor gibi davranarak ağzımı aradı, ben de artık görüşmüyoruz dedim, başta ketum davrandıysam da sonradan döküldüm tek tek, asıl şok benim için şimdi başlamıştı, Harun’un dünyasından nasıl biri olduğumu dinlediğimde dehşete düştüm, bu kadar riyakarlık karşısında hayatım boyunca hiç bir arkadaşıma güvenemeyeceğime emin oldum. Ben bu kadar tehlikeli ve kötü biriysem neden bunca zaman arkadaşlık etmiş anlamak zor..
Artık kendi hayatıma bakıyor, yalnız takılıyordum,hatta zaman zaman iş arkadaşlarımla ya da instagramdan tanıştığım bloggerlarla görüşmeye başlamıştım, arkadaşlık ettiğim kişilerle cinsel tercihimin aynı olması gerekmediğini anlıyordum seneler sonra, belki de sadece gaylerle arkadaşlık kurarak hata etmiştim, şu hayatta bir şeyler öğrenmediğim bir günüm yok...

         Bir cuma sabahı Berlin’e gitmek üzere Sabiha Gökçen Havaalanına gittim, uçuşuma 1 saat vardı, kahve almak için sıraya girdim, kahve fiyatları eskiden iki katı olurdu,üç katı olmuş,vazgeçtim sıradan çıktım ve kapıya gittim, yoğun bir saat olduğu için boş yer çok azdı, ilk bulduğum yere oturdum,yanımda 70lerinde bir çift oturuyordu, türklerdi ama uzun yıllardır Almanya’da kaldıkları her hallerinden belliydi, son zamanlarda gurbetçiler ve yaşam şekilleri ilgimi çekmeye başlamıştı, iki tarafa da ait değillerdi aslında.. derken bir ana ve iki çocuğu gelip karşıma oturdu, 50lerinde tipik bir türk kadını, 19unda kapalı bir ergen kızı, ve gürbüz dünya tatlısı manti ( genç erkek) oğulları. O an uçuşa bir saat kalan süreyi avlanarak geçireceğimi anladım, hemen en sempatik ve konuşkan yanımı devreye soktum tabi,işler beklediğim gibi ilerledi ve annesi burada mı yaşıyorsunuz diye muhabbete başladı,küçük ve gereksiz kızkardeş de susmak bilmiyordu, Akın ise sadece göz teması kuruyordu, gözlerimin ta içine bakıyordu, ne güzel çocuktu, 180 boylarında 90 95 kilo gürbüz bir almancı çocuğuydu, annesi çocukları için Almanya’da yıllarca temizlik yaptığından, her işe koştuğundan, emeklerinden bahsediyordu, sürekli diğer gurbetçilerde olduğu gibi iyi olduklarını, mutlu olduklarını vurgulamaya çalışıyordu,çünkü böyle değildi hakikat, herkes olmasını istediğini anlatırdı hayatta.
      Memleketleri Sakarya’da hemşehrileri gibi yaşamak istiyorlardı. Bunca gereksiz muhabbeti dinledikten sonra amacıma ulaşmış ve sadece Akın’la konuşmaya başlamıştım, Schöneberg’te kalacağımı söylediğimde hınzır bi şekilde güldü, o da mı gaydi acaba(birinin gay olup olmadığını anlamak için yanında bir kızla hayal ediyorum onu, hayalim gözümde canlanırsa gay değil, canlanmazsa gay)evet evet gaydi Akın, yoksa neden böyle baksın gözümün ta içine, neden bu kadar dar giyinsin, neden bu kadar bakımlı olsun ( gerçi günümüz erkekleri gaylerden daha gay, kadınlardak daha kadın). Berlin’deki sosyal hayattan bahsettik biraz, annesi çok sıkıyormuş, istediği saatte eve girip çıkamıyormuş, İstanbul’u da hiç gezmemiş, ben onu gezdirebileceğimi söyledim, gerçi Berlin’de bir şeyler yapmak daha heyecan verici olurdu,sonra benden telefon numaramı istedi, ben de yazıp verdim, annesi de oğlum ne arkadaş canlısı diye içinden geçiriyordu kesin... yanımızda oturan başka gurbetçiler ve başka bir gezgin de bize katıldı, büyük bir sohbet grubumuz oldu, kalkışı bir saat geciken uçuş için hiç sinirlenmedim, hatta uçuş kartları ile geçerken, kontuardaki görevli abi maşallah muhabbet koyuydu demez mi... bizi dinlemiş meğerse...
      Ah uçakta yanyana otursak neler olurdu( evet daha önce uçakta da buldum).. inerken bir göz kırptım Akın’a, bakalım arayacak mı..
Schonefield havalimanına indiğimde hava buz gibiydi, biraz yürüyüp metroyu buldum,ne kadar sistemliydi yine herşey, tren dakikasında geldi ineceğim durakta aktarma yapmak için indim ve metro dakikasında geldi, metro durağında inince hostelime yürürken bir eczaneye girdim ve vitamin aldım, günlerim yoğun geçecekti, güçten düşmemeliydim, Hostele ulaşınca çantamı bırakıp hızlıca Boiler Sauna’ya yol aldım, girmeden bir bira içtim, alkol daha rahat olmamı sağlıyor, çok kalabalık değildi, buhar odasında bir zenciyle öpüştüm, sonra onu ellerimle ve daha sonra ağzımla kavradım, ne kadar büyüktü, insanları izlemeye başladım, ne kadar rahat sex yapıyorlardı, birilerini izlerken birileri geldi, önümde diz çöktü, sertleştim, izin verdim..son zamanlarda en sevdiğim şey kontrolü bırakmaktı... Tamamı ahşap olan, doğa belgeselinin açık olduğu bir dinlenme odası var, oraya geçtim, gözlerimi kapanıp uzandım, ne kadar ihtiyacım vardı kendimi dinlemeye, tabi Berlin gayleri için bir avdım, yanımda uzanan türk olduğunu düşündüğüm arkadaş bir yılan gibi yaklaştı, havlumu yavaşça sıyırdı ve önüme kapandı, kendini kaybetmişcesine abandı, bu hamlesiyle boşalacak kadar abaza değildim, bir süre izin verdim ve sonra omzuna dokundum, iki kere yavaşca dokunmak tamam yeterli anlamına geliyordu, bu ortamlar Türkiye’de yok zannediyorsunuz değil mi? Hepsi var, tek fark insanımız saygısız, evet demesi saldırma , hayır demesi savaşma gibi, Berlin’de herkes birbirine çok saygılı...
Bugünlük bu kadar heyecan yeterdi sanırım , gece Labaratory Club’a gideceğim için biraz erken çıkıp dinlenmek iyi olur diye düşündüm, çıktığımda Mehringdamm metrosu önündeki türk dürümcüsünde inanılmaz bir sıra vardı , türk yemeklerine çok düşkündü almanlar, karşısındaysa yine türklerin işlettiği bir pizzacı vardı ve hiç sıra yoktu, bir dilim pizza yiyip hostelime döndüm.

          Labcluba daha önceki gittiğimde kendimi ait hissetmemiştim, şaşkınlık,kezbanlık,soğuk algınlığı derken hiç bir şey anlamamıştım, bu kez hazırlıklı geldim, ben de kostümle girecektim. Gaylerin %80i cockstrip giyiyordu orda( sadece penisi kapatan, arka kısmı ipli iç çamaşırı), deri bir jockstrip, dizüstüne kadar uzanan mavi bir futbolcu çorabı, inşaat işçilerinin giydiği sarı tulumvari fileli bir tshirt, boynuma parmak kalınlığında bir zincir ve kafama takmak üzere sarı bir baret.. hepsini çantama koydum ve klübün yolunu tuttum, sadece akşam 10 12 arası giriş yapılabiliyordu, çoğu kişi kostümünü yanında getirip içerde giyiyordu, upuzun bir sıra vardı, kostümünü giyip gelmiş olanlar olduğu gibi ,benim gibi çantasıyla gelenler de vardı, tam girdiğim esnada akülü aracıyla engelli bir adam geldi 40 yaşlarında, güvenliğe girip giremeyeceğini sordu, güvenlik elbette girebilirsiniz diyerek öncelikli aldı, ben onore oldum ve sevindim, kostümlerimi giydim,buzdolabı boyunda verdikleri poşete tüm eşyalarımı, çantamı telefonumu cüzdanımı  koyup vestiyere verdim, Türkiye’de olsa bir de extra vestiyer parası verirdik,burada sadece girerken 10 euro ödüyorsunuz. 2 sene içinde konsepti tamamen değiştirmişler, aslında daha çok tadilat yapılıyor gibi bir hale gelmiş, heryeri büyük naylonlarla kapatmışlar, toz toprak içinde bir depo gibi görünüyor , yeterince kalabalık ve müzik çok iyi. Cuma günü konsepti bir içki alana bir içki bedava , bilekliği okutuyorlar ve çıkışta ödüyorsunuz ( 2,5 euro)

       Bu sefer bir önceki kadar şaşırmıyorum , çıplaklık da değişik kostümler de normal gelmeye başlıyor, omuzunda deri şeritleri olan altında herkes gibi bir jockstrip olan bir adamla bakıştık, yanıma geldi, öpüşmeye başladık, hard sex dönen bu klüpte öpüşmek çok masum bir eylem, onunla öpüşürken omuzu üzerinden insanları izliyorum, bir sürü deri köpek kafası maskesi takmış adam gördüm gayet ilginçti, yakışıklı bir genç bir platform üzerine çıkıp kaldırdığı erkekliğini sağa sola salladığında hiç kimse bakmayınca ve ilgi göremeyince geri indi, bir başkası dizlerinin üzerinde yürüyor ve boynundaki zinciri bir başkası tutuyordu, ortalama yarım saat geçirdikten sonra bu adamdan ayrılma zamanı geldi dercesine iki kere omuzuna dokunup ayrıldım yanindan, ahşap basamaklar vardı, çıktığımda pisuvarlar ve orada ağzını açmış bekleyen adamlar vardı,birilerinin ağzına işemesi için histerik şekilde bekliyorlardı, bir tanesinin elindeyse huniye benzer bir mekanizma vardı, ucunu kendi kalçasına tutuyor gelenlere o huniye işemeleri için yalvaran gözlerle bakıyordu, pisuvarların her iki tarafında bir kapıdan daha dar geçiş olan bi alan vardı, ben de girip baktım, halı yıkamak için yapılmış gibi küçük bir havuz vardı, içinde orta yaşlı iki tane adam yere yatmış, üzerine işetiyordu, üstlerinde tepeden tırnağa rubber ( lastik rugan benzeri parlak kumaş) elbiseler vardı, üstleri , yüzleri ,gözleri sırılsıklam sidikti, havuz içinde de yağmur suyu gibi sidik birikmişti, garip olan kokmuyordu, ben de sıkışmıştım ama diğerleri gibi birinin ağzına,yüzüne ya da üzerine değil, pisuvara işedim, 2 tane birayı hızlı içmiştim ve hafiften de sarhoştum, merdivenlerden indim, akülü sandalyesi ile gelen adam da tshirtünü çıkarmıştı, birasını içerek insanları izliyordu, sonra sex yapanları izledim, daha önceki gelişimde farketmediğim şey bütün bu adamların çoğu korunmasız sex yapıyordu, ne kadar cesurlardı, tüm dünya bağırıyordu korunun diye, sanırım burdakilerin hepsi pozitifti(Hıv). İskoç bir adam geldi önümde diz çöküp ağzına aldı, sonra korunmalı mı istiyorsun sorusuna evet cevabını alınca jockstripinin kenarından bir kondom çıkarıp taktı, ben de bir görev gibi yapmam gerekeni yaptım, sonra bir başkası geldi, o da başkasına gitti, herkes birbiriyle bir şeyler yaptı... saat gece 2yi bulmuştu ve insanların pili bitmeye başlamıştı, ben de yoruldum ve iki kere boşaldım, artık çıkabilirdim, bilekliği bara okutup hesabı ödeyerek verdikleri adisyonu göstererek çıkış yapıldığı için önce üzerimi giydim, sigara yasağı yoktu ve çıkardıklarım ağır sigara kokuyordu, hepsini çantaya tıktım ve bara adisyonumu almaya gittim, girdiğimde gördüğüm manzara uzun bir süre gözümün önünden gitmedi,40lı yaşlarda bir adam bir bankta oturuyordu ve elinde bir köpek tasması tutuyordu, yerdeyse gencecik bir çocuk çırılçıplak secde pozisyonunda adamın ayaklarını yalıyordu, adeta kendinden geçmişti, bu Avrupalılar ne yaşamışlardı, hangi zevkleri almışlardı da bu hallere düşmüşlerdi... 
  

    Çıktığımda hava baya soğumuştu, doğruca hostele gidip, sabah başımın ağrımasın diye bolca su içerek uyudum. Ertesi sabah kahvaltı edip bir bisiklet kiralayarak Kreuzberg’ten Schöneberg’e gittim, bir cafeye oturup insanları izlemeye başladım, resmen şaşkın durumdaydım, herkes leather ya da rubber giyinmişti, sonradan öğrendim ki bu haftasonu leather rubber ve köpek haftasıymış, herkes böyle giyinmiş, boylu , poslu, yakışıklı adamlar tepeden tırnağa deri giyinmişler, normal bir laçonun deri montu bana çok çekici gelirken bunların hiçbirisi bana zerre çekici gelmiyordu, çünkü hepsi zırıl zırıl gaydi, gayim diye haykırıyorlardı, 70 80 yaşında hacı baba tipli adamlar bile deri giyinmişti, kimisi deri etek, kimisi havaya aldırmadan deri şort giymişti, ve boynunda zincirle dolaştırılan adamlar vardı, kahvemin soğuduğunu farkedip hemen bir yudum alarak telefonuma odaklanıyorum, hetero düşürdüğüm bir program olan İnstamessagedan bir türkle yazışıyoruz, gay değilim ama azgınım gel diyor, bulunduğu yer bana 8 km, bir yandan da grindrdan 35 yaşında temiz yüzlü yakışıklı bir ispanyolla yazışıyorum, herkes ispanyola gider değil mi, ben heyecan ve tehlikeyi seviyorum, türkle uzun uzun konuşuyoruz, bana güvenmediğini söylüyor, ona göre gay parlak, kadınsı , kılsız olmalı, işte bu almancı türkler böyle, dünyanın gay başkentinde de yaşasa zihniyet Kırşehir zihniyeti.. ikisi arasında gitgel yaşıyorum, böyle durumlarda ikisinden de iş çıkmaz, bunu bildiğim için ispanyola geliyorum diyerek beklemeye aldım, türkle yazışmaya devam ederek ispanyolun oteline ilerlemeye başladım, ve en son uyuşturucu kullanmış olan türk, güvenmediğini söyleyerek beni engelledi, ben de o arada otele kadar gelmiştim, resepsiyona uğramadan direk odaya çıktım, kapıyı güleç yüzlü , düzgün fizikli mükemmel bir ispanyol açtı, birkaç adım geri giderek beni içeri aldı ve dudaklarıma yapıştı, sıcacıktı bedeni, orta sınıf bir oteldeki odasının heryerine eşyalarını yaymıştı ve club müziği çalıyordu, kimbilir gece hangi partide kimlerle neler yapmıştı, sonra yatağa geçtik, benden daha dominize olmamı bekliyordu, birden sarıldık ve gözlerimin içine baktı, hayatta uzun zamandır aradığım şey aslında bu dedi, böyle bir sevgilim olması, ben naptım biliyor musunuz, dünyanın en dengesiz ve tutarsız insanı olarak onu yatakta ters çevirdim ve üzerine uzandım, sonra kondom taktım ve zorladım, daha önce sadece birkaç kez pasif olduğunu ve zorlandığını söyleyince bıraktım, bu kez o devam etmemi istedi. Ne kadar aptal ve dengesizim,kime neyi ispat etmeye çalışıyorum, oysa şu an Türk’e gitseydim, çatır çatır pasif oluyordum, hem de hiç değer görmeden, saygısız ve kabaca... bazen hiçbirşeyin iyisini haketmediğimi düşünüyorum, Sevgili tadında bir iki saat geçirdik, boşalınca direk giyinmeye başladım, gözlerime baktı, gideceğimden çok emindi, odanın karartma perdesini açtım, az önceki kadar hoş gelmedi gözüme,gitme diyemedi, ne kadar aptalım, tüm günümü neden geçirmiyorum, iyilik güzellik bana batıyor.. 

       Parkettiğim yerden bisikletimi aldım, kalabalık yerlere pedal çevirdim, gün sonunda 20 km yol katetmiş olacaktım, yapacak bir şey bulamadım ve tekrar Boiler Saunaya gittim,yanıma gelip dokunanlar, sex yapanlar olduğu için kendimi iyi addettim, kısa süreli depolanmış özgüvenimle bir kabine girip uzandım, sonra 50lerinde bir adam geldi, vücuduma dokunmaya başladı, ses çıkarmadım, izin verdim, öpmesine müsaade etmedim, başka yerlerime dokundu, heryerime dokundu, her yerimi ağzına aldı... sonra kalkıp jakuziye girdim, ortalama 20 kişi vardı ve hepsi çırılçıplaktı, kimisi öpüşüyor, kimisi kucak kucağa oturuyordu,şelale gibi akan suyun altına girdim, başımdan aşağı dökülen su ve kontrolsüzlük çok iyi gelmişti, tekrardan duş alıp çıktım...
          Son gün bisiklet yerine scooter uygulamasından elektrikli scooter kiraladım, sağ ayağımı yere sürterek hız alıp ve sonra elektrik sistemi devreye girince hızlanarak ilerlediğim scooter çok keyifli geldi, 20 kilometreye kadar hızlanıyordu üstelik.. istediğin yere bırakıp, istediğin yerden bir başka scooter alabiliyordum..cadde üzerindeki ilerlerken birden bir kalabalık gördüm, köpek haftası için gelmiş, yüzden fazla köpek maskesi takmış gay ve sahiplerinin yürüyüşüydü bu, dakikalarca geçmelerini izledim , bazıları havlıyor bazıları uluyordu, sahiplerinde dahil bir maskulenlik göremedim, başka bir cafeye oturdum, yine sürekli fetishler geçiyordu, daha önce gördüğüm şehirlerin hiçbirisinde fetish bu kadar önplanda olmamıştı, sonra yine Schöneberg Impala Coffee Shop’a oturdum,yazanların nerdeyse hepsi bir aktif arıyordu, sırayla şu soruları soruyorlardı; aletin nasıl, dominant mısın? Üzerime tükürür müsün? Yüzüme boşalır mısın? Beni aşağılar mısın? Küfür eder misin? Hakaret eder misin? Üzerime işer misin? Hepsi istemediğim şeylerdi, sonra porno yıldızı kadar iddialı biri yazdı, üstelik bu kez yüzü de Avrupalılar gibi değildi, ama bu kadar iyisiyle daha önce takılmamıştım, ya beni beğenmezse, ya görünce fikri değişirse diyerek gittim, tabiki aktif olduğumu söyledim, yoksa Berlin’de herkes pasifti, niye bana yazsındı. Bir saat sonra gelebilir misin şimdi arkadaşım var dedi, kimbilir ne partiler dönüyordu pazar sabahı o evde, rest çektim işim var bekleyemem diye, demek Almanya’da da işler böyle, biraz nazlanınca elde edilmez görünüyorsun, süpermarketlere girip anlamsızca dolaştım ve süre gelince attığı konuma gittim, onlarca yıllık bir binaydı, otomatı açtı ve beşinci kata gel dedi, Almanya’da nasıl asansör olmazdı, heyecanla çıktım merdivenleri, girdiğimde havasız ve dağınık bir ev buldum, sol tarafta küçük bir mutfak ve retro yıllanmış eşyalar vardı, sağdaki küçük odaya aldı beni, yerler pisti, ayakkabımı çıkarmadım, oda hem çok küçük hem daracıktı, perdeleri kapalı, perdenin yanında metal eğreti bir yatak ve cibinlik iskeleti vardı, perdesi yoktu,ceviz ağacından oyma bir gardrop, komodin ve gümüşlük vardı, bir de üzerine kirli elbiseler atılmış bir kondisyon bisikleti vardı,eşyalarıyla kiralanmış bir oda olmalıydı burası...Hassan Tunuslu 178 boylarında mükemmel bir fiziği ve yüzü olan bir adamdı , aslında yüzü biraz tanıdıktı, sanırım daha önce porno filmlerde gördüm, ya da jigoloydu, pek işe gidip çalışacak birine benzemiyordu. Üzerinde kırmızı bir şortla karşılaşmıştı beni, içinde boxer olmadığına emindim, biraz kasılmıştım, direk dudaklarıma yapıştı, görev gibi bir kaç dakika öpüştükten sonra, yatağın üzerine oturdu, bense ayaktaydım, erkekliğimi şahlandırdı ve sonra her pozisyonda içindeydim, ben kondom getirmemiş olsaydım kondomsuz isteyecekti, nasıl güveniyorlar birbirlerine,kolay boşalmadım, vücudu, yüzü , gözü çok güzeldi, aktifim dediğim için erkekliğine dokunmadım, dokunmak istedim, soğumasın diye dokunmadım, vücudu tıraşlıydı ve yavaşca çıkmaya başlamış kılları vardı, hafiften batıyordu... sonra ağzına boşaldım, lavaboya gitti ve tükürdü( Avrupalılar genelde yutar). Bir kaç dakika sonra kalktım ve yere koyduğum pantolonumu, kirli elbiselerin üzerine koyduğum tshirtimi ve montumu giydim, çıkarken ikimizde mutluyduk, karşı daireden de bir Çinli bir Alman lubunya çıktı, arkamdan indiler, ertesi sabah dönecektim ve çok yorulmuştum, gidip bir yerde yemek yedim ve arkadaşım Gökhan’ın Boiler sauna pazar günleri çok kalabalık olur sözü aklıma geldi, hiç enerjim de yoktu ama bir daha ne zaman gelirim belli olmaz diyerek atlayıp bir scootera Boiler Sauna’ya gittim. İnanılmazdı, ana caddeye kadar uzanan bir sıra vardı, yine rubberlar, leatherlar ve doglar sırada yerlerini almıştı, bir saat içeri girmek için bekledim, 550 kişilik dolapları olan bir saunaydı, ve çok kalabalıktı, bu kez kendimi rahat hissedemedim, herkes arkadaşıyla gelmişti ve her yer çok kalabalıktı, asma kattan bir içki alıp alt kata indim, arkamdan bir çalışan geldi be alt kata şişe ile inmenin yasak olduğunu, sadece bardakla inebileceğimi, istersem bardak verebileceğini söyledi, neden bilmiyorum çok bozuldum, günlerdir yaşadıklarıma rağmen kendimi buralara ait hissedemiyordum. Bu kadar kalabalığa rağmen bu kez hiçkimse benimle ilgilenmiyordu, daha sabah özgüvenim ne kadar yüksekti, şimdi mutsuz ve yalnız hissediyordum. Dark buhar odasına girdim, dokunmaya çalıştıklarım ellerimi ittirdi, çirkin biriyim diye düşünmeye başladım, sonra bir İsrailli adamla sevişmeye başladık , sadece kendimi birileri tarafından istendiğime inandırmak için sevişiyordum, sıcak çok bunalttı, dayanamayıp çıktım, bir kabinde dakikalarca uzandım, kapısı açıktı ve kimse gelmedi, kapı önünde bekledim, kimse dokunmadı, karşımdaki kabinde 60larında bir adam secde pozisyonunda yatağa uzanmış kalçası açık kapıya bakacak şekilde bekliyordu, kalçası üzerine simetrik şekilde 3 tane kondom koymuştu, en az iki saat boyunca bekledi, hiçkimse kabinine girmedi, aynı pozisyondan kolu bacağı da mı ağrımadı, tüm Berlin gaylerinin tek bir aradığı vardı, bulamadıkça birbirleriyle takılıyorlardı rollere bakmadan... sonra tekrar darkrooma girdim, dev bir adam bir uzakdoğuluyu beceriyordu, bedenine dokundum rahatsız oldu, oysa saunalarda herkes birbirine dokunur kimse kimseden rahatsız olmazdı, bir daha dokundum, bu sefer yönünü duvara çevirdi, böylelikle ona dokunamayacaktım, ne kadar tahammül edilmez ve istenmeyecek biriydim demek ki.. ne kadar çirkindim ben... çıktım, her zamanki temizlikten eser yoktu, heryer ıslak ve çamurluydu, sıkıca giyinip çıktım, yağan yağmura aldırmadan buz gibi bir bira açtım, ıslanarak ve üşüyerek bir scootera atlayıp hostelime gittim 
Ertesi sabah erkenden kalkıp Malta uçağına yetişecektim...
Berlin’e hep gelmek istiyorum..


Yorumlar

  1. Yabancılarla seks güzel olmalı rus mantıleri italyan ları ingiliz leri fransa mantıler sarı alman bebeleri çok isterdim

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KATAR'DA GAY OLMAK- DOHA GAY LIFE

ALMANYA'DA GAY OLMAK- BERLIN GAY LIFE